22 Mart 2013 Cuma

Bir Park Günü

Havaların ısınmasını fırsat bilip bebelerinde alıştırma yapmaları için kendimizi sokaklara atalım dedik... Oyyy oyy oy!
Bir önceki postta bahsettiğim tüm aşamalardan geçip kendimizi arabaya attık. Yolda tabii ki çığlık kıyamet ve sonra derin bir sessizlik :) Bingo uykuya daldılar!
İstikamet Kalamış parkıydı . Hatta uzun zamandır buluşmayı planladığımız İnstagram arkadaşım Gamze'yle sonunda kavuşacaktık. Ancak gittik ki Kalamış Parkı'nın yerinde yeller esiyor. Bizde dedik ki Fenerbahçeye gidelim. Sorunsuzca çocukları parka kadar götürmeyi başarıp parkta  4-5 tur attıktan sonra mışıl mışıl uyumalarını fırsat bilip Romantika'da birer çay içmeyi teklif ettim. Ah be kadın bilmez misin yavrularının huyunu neden yaparsın böyle şovlar :)
Bahçesinde güzel havanın keyfini çıkartacaktım sözde. Hep uzaktan gördüğüm, "arabalarında uyuyan bebekli kadınlar" gibi çayımı yudumlayıp denizi seyredecektim!!!
Oturacağımız masaya "ayy maşallah ne tatlılar" naralarıyla ulaştık. Oturduk. Daha çok sandalye kapmaca oynayacağımız bir gün olacağından habersizdim. Bir anda müzik başlar ve kalkarsın ya... Bir anda çığlıkla oturduğum yerden zıpladım. İlk kurşunu Atlas sıkmıştı! Allah'ım o nasıl bir haykırış, o nasıl bir kıyamet. Zannedersin ki çocuğumu kesiyorlar. Hemen hoop kucakladım." Pışş pışş tamam annecim burdayım bak ne güzel bi yerdeyiz...." Olacak gibi değil, yardımcımızın kucağına verdim. Çoğu zaman işe yaradığı gibi bu seferde işe yaramış Atlas mutlu mutlu etrafına bakınmaya başlamıştı. Tamam dedim ben çayları almaya gidiyorum (gitmedim koştum da diyebiliriz :) ) Bir döndüm Aras "kardeşim ağlarsa bende ağlarım benim neyim eksik arkadaş" demiş başlamış ağlamaya. Neyse O'nu da sakinleştirdik arabasına tekrar oturttuk. Sonra bir baktım Atlas yine uyarı atışlarına başlamış "Anne kucak" diye eller kollar hareketli söyleniyor. Çocuğu tekrar krize girene kadar oturtmıyım arabada kucağıma aalayım diyip kaldırdım. Sırasıyla bi Aras bi Atlas bazen ikisi birlikte ağlamaya devam ettiler.
Sonra bir anda bize "maşallahlar inşallahlar" yağdıran yan masanın toparlandığını farkettim. Beklenen son.kadınlar tası tarağı toplayıp masa değiştirdiler.
Kızsam mı üzülsem mi utansam mı naapsam bilemedim...
Zaten bizim bebelerinde daha fazla dayanacak hali kalmamıştı. Toparlandık kalktık.
Çay mı? Tabii ki içemedim.

19 Mart 2013 Salı

Bebelerle Dışarı Çıkma Maceralarına Giriş

Efendim simdi, bilen bilir, bizim sokak-bebek arabasi-ana kucağı vs gibi fobilerimiz var. Hal böyle olunca dışarı çıkmak benim için kabus. Burnumuzun dibindeki parka çıkarken bile kısa metraj korku filmi tadında anlar yaşıyoruz.
İlk kural! Karınlar tamamen tok olacak ve hatta gazların cıkmasıyla arabaya oturmaları bır olacak.
İkinci ve en önemli kural sen kapıda hazır olmadan asla ve asla cocukları giydirmeyeceksin!
Eğer arabayla bir yere gidilecekse, mümkünse biri senden önce tüm eşyaları arabaya taşıyacak. Esyalar derken iki çanta,  iki bebek arabası, ana kucaklarını zaman zaman evde kullandığımız için ana kucakları... Yani, Allah o eşyaları taşıyacak birinin beline kuvvet versin.
Bebeleri kucağında arabaya götüreceksin.
En ulaşılabilir yerde mutlaka 2 biberon su ve iki emzik olmalı çünkü arabaya biner binmez kıyamet kopacak ve en etkili yöntem bişey içmeleri. ( tok halde cıkma kuralımız oldugu için su)
Sadece parka gidiliyorsa ellerine oyalanacak 1-2 oyuncak tutuşturulacak.
Ve artık herşey hazır çıkabiliriz dediğim anda hooop biri mutlaka kaka yapsın!
Hadi yapmadı diyelim ( o kısma girip daha da moral bozmayalım :) ) tüm hazırlıklar tamam. Ağlatmadan kendimizi parka attık... Şimdi ne oldu diyecek olursanız, ezan!  ( park caminin yanında hatta duvarları bir ) Nasıl oluyorsa her seferinde denk getiriyoruz. Neyse o da denk gelmedi diyelim zaten 10. bilemediniz 11. Dakika da uyarı atışlarıyla fıkırdanmalar mıkırdanmalar başlıyor. Anında eve dönme hamlesi yapmazsam çığ gibi büyüyor ve tüm parkın "bu kadın deli mi ağlayan minicik bebekleri gezdirme çabası da ne oluyor" bakışlarına maruz kalıyorum.
The end!
Koşturarak eve dönüş...

Yazarken yorgun düştüm, hemen uyuyup yarına güç toplamalıyım. :)
Herkese bol uykulu geceler. Benim için de uyuyun :)


2 Mart 2013 Cumartesi

1 ya da 2 Ne farkeder?

Annem hamile olduğumu öğrendiğinde, ilk şoku atlatıp ben ikinci şoku verdikten sonra kendine geldiğinde "Kızım Allah sana güç kuvvet versin işin, işimiz çok zor" dediğinde fena bozulmuştum. Hatta uzun bir süre canım annemi tersleyip durmuştum. "Bu kadar büyütme ha 1 ha 2 ne farkeder?" diyerek boyumdan büyük laflar etmiştim. Şimdi anlıyorum (ki ilk 15 günde anlayıp sindirdim) ne demek istediğini. Dünyanın en harika duygusunu yaşıyorum. Gözümün içine bakan 2 çift göz, 2 çift poğaca ayak, 2 çift yumuk el... bütün duygularımı ikiyle çarpsanız az gelir. Ama gel gör ki "ha 1 ha 2" derken benim hiç birşeyden haberim yokmuş. Bütün harika duyguları çarptıgınız gibi koliği, uykusuzlugu, yorgunluğu da sadece iki ile çarpınca ne demek istediğimi anlarsınız.
Önceleri çok direndim tek başıma bakıcam diye.. Hatta yardım için çırpınan insanlara bile "ben hallederim" dedim. (lohusa bunalımı da diyebiliriz :) ) Sonra yavas yavas kabullenme süreci, arkasından hergüne yardımcı kadın ve en sonunda annelerin de dönüşümlü yardımına yalvaracak düzeye geldim...
Şimdi üç kadın altından kalkıyoruz ya da kalktığımızı sanıyoruz. :) 
Sonuç olarak, tuvalete gidecek vaktim olmasın, yemek yemeği unatayım hatta uykunun ne olduğunu hatırlamayayım ne farkeder? Ben dünyanın en mutlu kadınıyım...

Kendime Not: Lütfen saçlarını kurutmayı  unutma sonra boynun tutuluyor ve küçük canavarları kaldırırken zorlanıyorsun!