10 Aralık 2013 Salı

Kozmetik

Anne olmadan önce, "Aklınıza gelen ilk bebek ürünü nedir?" diye sorsalar hiç düşünmeden Johnson's Baby Oil derdim. Ki hamileliğim boyunca zaman zaman kullandığım bir üründü.


Hemşireler Atlas ve Aras'ın hastane de ilk banyolarını yaptırmak için bizi ebek bakım odasına davet ettiklerinde bütün bildiklerim bir anda tersine döndü. Ben sanıyorum ki, banyo sonrası ohhh dökücem elime azıcık yağı minik minik masajlar yapıcam, emziricem sonra mışıl mışıl uyuyacaklar.

İlk kural "yağ sürmüyoruz! Gözeneklerini kapatıyor bebeklerin, süt losyon tercih edeceksiniz" oldu. Ve böylece güvenilir bir marka arayışına girdik. Hastanede, Bübchen markalı ürünler kullandıkları için gönül rahatlığıyla aldık vekısa bir süre kullandık. O ilk acemilik ile memnun kaldık mı kalmadık mı anlayamıyorsun tabii ki. Sonra aklıma hamileyken çok ama çok memnun kalarak kullandığım Bella-B'nin bebek ürünleri geldi ve başladım araştırmaya .Hamileyken kullandığım kavonoz şeklindeki butter ı sayesinde 1 gram çatlağım yok çok şükür. Bebek ürünleri konusunda da güzel yorumlar okuyunca kullanmaya karar verdim. 

Bübchen ve Bella-Bden başka ürün kullanmadığım için ancak ikisini kıyaslayabilirim. Bence en farklı yanı Bella-B'ni şampuanını durularken gerçekten çok kolay akıtıyorsunuz. Bübchen de sanki bir yapışkanlık var gibi. Daha yoğun. Azıcık bir miktar bile kullansanız uzun uzun durulamak gerekiyor. Ve Bella-B'nin şampuanını rahatlıkla tüm vucut içinde kullanmak mümkün. Losyonu ise daha koyu kıvamlı, içerisinde herhangi bir parfüm, paraben ve farklı bir kimyasal içermediği için kokusuz. Diğer hepsinde mutlaka bir koku oluyor. Ben gerçekten tüm ürünlerinden inanılmaz memnunum. Sinek kovucusu ve hasta oldukları zamanda kullandığımız chest rub'ı gercekten çok ise yarıyor. Ve dediğim gibi tamamen doğal içerikli oldukları için gönül rahatlığıyla kullanabiliyorum. 

Bu arada emzirirken kullandığım göğüs ucu kremini de şuan günde elli kere yıkadığım için çatlayan ellerime kullanıyorum :) sürdükten sonra silmeniz gerekmeyen direkt emzirebildiğiniz bir krem olduğu için elimden bulaşsa da yine rahatım :)

Tek sorun Amerika'da 7-8 dolara bulabildiginiz kremlere burada 10 katını ödemek zorundasınız :(


Tüm bebişkolara pamuk gibi geceler

Bu da banyo sonrası ellerinde kremleriyle çekilmiş yazıya cuk oturan fotoğrafımız! 





8 Aralık 2013 Pazar

Tam gününde, geç kalmış doğum günü yazısı

Lokumlarım, canlarım, ikitaneciklerim dolu dolu 13 aylık oldular.
Zamana yetişmek gerçekten çok ama çok zor. Dönüp baktığımda sanki yıllar geçmiş gibi hissediyorum. Ama bir o kadar da daha dün doğmuşlar gibi.

Eğer erken gelmeye karar vermeseydiniz, bugün sizin doğumgününüz olacaktı. Uğraştık çabaladık ama siz bizden daha kararlı cıktınız.  Öyle korkmuştum ki size birşey olacak diye. Hep "hayır daha doğurmayacağım, zamanı değil" diye ağladım. Titredim... Hemde nasıl... Hastane odasında geçen sancı dolu 3 gecenin sonunda kucağıma aldım sizi.. Hiç yanınızdan ayrılmamak üzere... 40 yaşına da gelseniz, 2 kilo 200 gram doğurduğum bebeklerim olarak kalacaksınız! Önümüzde daha, uzun mutlu günler var. Her anın tadını çıkartarak ilmek ilmek işleyeceğiz beraberce hayatı ve o kadar başındayız ki meleklerim haberiniz bile yok.

Yeniden, iyi ki doğdunuz, iyi ki bizi seçtiniz! Sizi çok ama çok seviyorum! Tarifsiz!







Uçak Korkum

Hic ama hic hoslanmadigim birsey varsa o da ucak! Ne kadar bu korkumu yenmeye calissamda simdiye kadar hic basarili olamadim.
Ucaga ilk kez ne zaman bindigimi hic hatirlamiyorum. Bildigim tek birsey var, o zamanlar korkmuyordum. Son 5-6 yil icinde gelisen bir korku oldu bu. hemde nasil bir korku.. Sanki kalbim yerinden firlayacak nefessiz kalacakmisim gibi.

En uzun ucusumu Tayland'a balayina giderken gerceklestirdim. Evlenecek ve balayina gidecek olmanin verdigi heyecanla ucaga binecegimiz aksama kadar pek idrak edemedim sanirim. Allahtan korktugumu bilen bir aile buyugumuz yanima xanax verdi. Yoksa saniyorum ki o yol bana azap olacakti. Biner binmez ilacin ceyregini aldim. Bu tur ilaclara aliskin olmayisim ve dugundu dernekti yorgunluguyla ucagin nasil kalktigini bile hatirlamiyorum. Bir ara gozlerimi actigimda Hindistan uzerindeydik. Sonrasindaysa varmistik bile... Harika gecen bir balayi ve donus yolu... Bu sefer dinlenmis vucudum ceyrekle kanmadi. Ve aksi gibi surekli bir turbulans oluyordu. Neyse sonucta atlattim ve korkmaktan yorgun dusmus bir halde evimize vardik.

Bu yolculuk sonrasi kisa mesefa birkac macerem daha oldu. Benim icin guvenli olan tek havayolu sirketi Turk Hava Yollaridir. (Artik thy'de degil ya neyse) Hirvatistan tatili icin anlastigimiz tur sirketi (bu da basli basina bir post olabilir, nasil kotu nasil perisanlik dolu bir yolculuktu bilemezsiniz) Thy ile gidecegimizi soylediginde icim bir nebze rahatlamisti. Ancak alana gidip check-inleri yaptirdigimizda gorduk ki havayolu sirketi bambaska bir sirket. Yine korku yine kan ter ve gozyasi... Eve dondugumuzde bu son dedim. Artik araba yolculugu ile gidebildigimiz yere kadar. Temiz temiz...

Ama oyle olmadi tabii ki bundan 2 yil once calistigim sirketten istifa edip, cok cok sevdigim arkadasim beni yazliklarina davet edene kadar. Erol'un izni olmadigi icin bu teklif cok cazip gelmisti. Ve tum cesaretimi toplayip hemde korkumu yenmek icin iyi bir firsat oldugunu dusunerek biletlerimi aldim. Ucaga bindim guzelce yerlestim. Nasil bir elektrik yayiyorsam hostes benimle ucak kalkana kadar sakinlesmem icin uzun uzun havadan sudan sohbet etmeye basladi. Sonunda ucak kalkmak icin  pistin basina geldi, hizlandi hizlandi ve tam kalkacakken bir anda inanilmaz bir sekilde durdu. Sok olmustum. Ne oldugunu anlamaya calisirken pilotumuz ucakta teknik bir ariza oldugunu bu sekilde havalanamayacagimizi soyleyip, hangarda bakima girecegimizi anons etti. O anda yasadigim panik gerilim filmleine tas cikartirdi. Hostese inmek icin resmen yalvardim. Ben yalvarirken ucagin icine teknik personel dolmustu bile. Bizi indirmeden birseyler yapmaya basladilar. Yarim saat kirkbes dakika sonra hersey tamam gibi gozukuyordu ve tekrar havalanmak icin pistin basinda siramizi beklemeye basladik. Fakat benim aklimdan sadece hicbir seyin duzelmedigi ve hayatimin son anlatini yasadigimdi. Kendimi dusecegimize o kadar inandirmistim ki ucak indiginde resmen kendimi yeniden dogmus bir felaketten sag olarak kurtulmus gibi hissediyordum. Kendime gelmem 1 gun surdu. Korkumu yenmek icin kendimi hazirladigim, telkinlerle hazirlandigim yolculugumda boyle bir olay yasamak cok etkilemisti beni.

Gecen 2 yilin ardindan tekrar ucaga binisimiz kalabalik bir aile olarak oldu. Sevgilim ben ve iki findik. Cocuklarimla beraber oldugum icin daha az korkacagimi dusundum ki oyle de oldu. Giderken gercekten yuzumun beyazlamasindan, kalkarken ve inerken yasadigim heyecan disinda fazla birsey hissetmedim. Malesef donus icin ayni seyi soyleyemeyecegim. Guzel bir kalkis, ardindan sakin bir ucus ve bingo! Hava boslugu!!! Kucagimda Atlas uyuyordu ve benim tek soyledigim "Erol cok korkuyorum" oldu ve daha siki bir sekilde Atlasa sarilmak. Bunca korkum rgmen ucagin icinde hic boyle agladigimi hatirlmiyorum. Erol beni sakinlestirmeye calisirken ucak bi sag kanadinin bir sol kanadinin uzerine yatiyordu. Ve muthis bir sekilde sarsiliyorduk.

Sonuc olarak insik mi indik, yasiyor muyuz? Binlerce sukur ! Ama saniyorum ki tekrar ucaga binmem daha bi kac yil alacaktir. Onumuzdeki ilk deniz tatili icin Erol'u Bozcaada icin kandirmaya calisiyorum. Ucakla gidelim diyemeyecek ya :)

Not: Tatil sonrası yazılmış ve oylece bırakılmış bir yazı olarak kayıtlara geçsin :)