2 Nisan 2015 Perşembe

Çocuklarda Öfke Kontrolü

Bugüne kadar sayısız kriz yaşamış, bir kısmını tatlıya bağlamış kalan kısmında çaresiz kalmış bir ikiz annesi olarak başetmekte zorlandığım anlarda "iyi ki psikolog bir kayınvalideye sahibim" dediğim çok olmuştur. İkizlerde bu süreçleri yönetmek üstelik iki erkek çocuğun türlü yaramazlığına göğüs gerebilmek o kadar da kolay olmuyor. Böyle anlarda çokça akıl danıştığım kayınvalidem hepimizin ortak sorunlarına bizim için güzel güzel anlattı. Bana da sadece derleyip yazmak kaldı. 

Öfke Nedir?

Öfke, doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere verilen, son derece doğal, evrensel ve insani bir duygusal tepkidir. 

En anlaşılır tanımı ile öfkenin aslında gayet insanı bir tepki olduğunu görüyoruz. Peki ya bizim miniklerimiz neden öfkeleniyorlar? Aslında kendileri için çokta haklı sebepleri var. Bu sebeplerin bir kısmı tamamen temel ihtiyaçlara yönelik. Açlık, susuzluk,uykusuzluk veya yorgunluk. Hep deriz ya uykusu başına vurdu diye. İşte tam da bu. Ve bu temel ihtiyaçların zamanında giderilmemesi de öfke nöbetlerine bir neden. Diğer yandan çevresel faktörler yani, evde tartışma gibi kaygı yaratan ortamlar, öfke gösteren birinin örnek alınması, arkadaşları tarafından dışlanmak, tutarsız ebeveyn yaklaşımları, durumu yeterince anlamadan gerekli açıklama yapmadan  haksız yere verilen cezalar ve hepimizin en çok düştüğü hata "öfkenin ödüllendirilmesi" yani isteklerin yapılması. Öfke nöbetlerini tetikleyen faktörler arasında stresli hamilelik, doğum tramvası ve yetersiz dil gelişimi gibi örnekler verebiliriz. 

Peki biz ne neler yapabiliriz?

Öfkesini bastırmaya veya küçümsemeye çalışmak yerine anladığımızı göstermek
Kızgınken de sevildiğini hissettirmek
Ağlamasına izin vermek
Şiddet davranışını sarılarak kontrol etmek seçeneklerimiz arasında. 

"Aslında" yaptıklarımıza gelecek olursak, istediğini yaparak geri adım atarız, sinirlenip ceza vermekle tehdit ederiz,mantıklı bir şekilde konuşmayı deneriz. Ama malesef bunlar krizi büyütüp daha da derinleştirmekten öteye giden davranışlar olmuyor. Ve davranışı sürdürmesi için de fırsat yaratmış oluyoruz.


Benim denediğim ve bir süre sonra işe yaradığını gördüğüm sıralamaya gelecek olursak; kısa bir süre ağlamalarına izin verip, daha sonra sarılıp “anlıyorum çok kızdın, senin iznini almadan oyuncağını aldı sen oynamak istiyordun” diyerek telkin etmek. Gerçekten yavaş yavaş kendilerini bırakıp teslim olduklarını görüyorum. Her seferinde bu ve benzeri davranışlarla bir süre sonra krizler çok daha acısız atlatılıyor.

Bazı daranışları da yok saymamız  hatta kısa süreliğine de ortamdan uzaklaşmamız gerek. Kötü bir söz söylediğinde duymamazlıktan gelmek, çığrından çıkmış bir iki yaş krizinde ortamdan uzaklaşmak (kısa süreliğine oda değiştirmek) ve en en önemlisi tutarlı olmak. bir gün hayır dediğiniz bir davranışına ertesi gün evet derseniz olay gerçekten kontrol edilemez bir boyut alıyor. 

Kendi öfkemizi kontrol edemediğimiz zamanlarda ise belki de kendimize şunu telkin etmeliyiz;

"Biz çocuklarımız değiliz, çocuklarımız da biz.." Bu yüzden her zaman bizim istediğimiz gibi davranmalarını beklemek onlara haksızlık olmaz mı sizce de?


Sevgiler,



kavgadan 1 dakika önce :)























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder